Aşk sırasında beynin birçok bölgesi ışıldar ama ön beyin bölgesi dediğimiz, akıl yürütme yoluyla beynimizi yöneten frontal alan devreden çıkar. Yani beynin doğru kararlar alma mercii tatile çıkar. O zamana kadar frontal alanın denetiminde olan diğer tüm bölgeler kendi başına karar almaya başlar. Gerçekleşen bu durumda aşkın bir akıl tutulması olduğunu söylemek bilimsel olarak da doğru bir tanımlama olacaktır.
BEYİN Mİ, KALP Mİ?
Aşkın sembolü geçmişten beri kalp olmuştur. Sevdiğiniz birini gördüğünüzde kalbinizin daha hızlı attığını hissetmeniz, “ilk görüşte aşık oldum” dediğiniz kişiyi o ilk görme anında kalp atışlarınız ve nabzınızın hızlanması aşkın kalpte başladığı yanılgısını doğursa da aşka dair tüm duyguların kontrolü beyindedir. Kalp de beynin hizmetindedir.
Hipokrat’ın da dediği gibi “duygular beyinde doğar”
AŞK KENDİNİ NASIL GÖSTERİR?
Beyinde başlayan aşkın tezahürü kalpte olur dersek çok da yanlış olmaz. Aşkın neredeyse ilk belirtisi; nabız artışı ve çarpıntı şeklinde kendini gösterirken, çoğu aşık kişide; terleme, mide asidi salgısı, bağırsak hareketliliği ve sıklıkla iştah azalması şeklinde etkilere rastlanır. Tüm bunları sıralarken aşkın bir hastalık olduğu fikri kafanızda belirmiş olabilir. Tam manasıyla bir hastalık hali olmasa da kişiye göre hastalık olarak da algılanabilir ama bunun tıbbi bir temeli yoktur.
AŞK BEYİNDE NASIL OLUŞUR?
Aşık olduğumuzda başlarda dopamin en yüksek seviyeye ulaşır bir başka hormon endorfin ve büyüme faktörleri de artış gösterir. Kanda serotonin seviyesi azalırken erkekte testesteron seviyesinin düştüğü, kadınlarda ise bu hormonun arttığı görülür. Aşk sırasında oksitosin ve vazopresin artarak çiftler arasındaki bağ kuvvetlenir.
AŞIK BEYİN
Araştırmalar gösteriyor ki; anne sevgisi ve romantik aşkta beyinde faaliyetini durduran bölgeler var. Aşık kişi, sevdiği insanın resmine bakarken, beyinde belli bölgeler özellikle uyarılıyor ve harekete geçiyor. Bu durumun aynısı çocuğunun resmine bakan annede de gözlemlenmiş.
Özellikle uyarılan bu bölgelerden bir kısmı bizzat ana beyin katmanlarının kendisidir, diğer birkaç tanesi de derin yerleşimlidir. Ana beyinde uyarılan bölgelerin beyindeki ödül sisteminin ana parçalarının olması dikkat çekici. Aşık olunan kişinin resmine bakarken uyarılan bu ödül bölgeleri, keyif verici madde kullanıldığı zaman da uyarılan bölgedir.
Söz konusu beyin bölgeleri; ödül, bağımlılık, arzu ile ilişkili bir nörotransmiteri yüksek dozlarda içeren bölgelerle iç içedir. Nörotransmiter yani dopamin, hipotalamus tarafından salgılanır ve salgılandığı insana “iyi olma hissi” verir.
Çalışmalar aşkın zirvede olduğu ilk dönemlerinde dopamin artışıyla eş zamanlı olarak serotoninin azaldığını gösteriyor. Romantik aşk esnasında serotonin, obsesif – kompülsif hastalarda düştüğü düzeye iniyor. Aşkın da ilk dönemlerinde içerisinde birçok obsesyon barındırdığını ve kişinin başka bir şey düşünemez hale geldiğini, hayatının merkezine o kişiyi koyduğunu düşünürsek konuyu daha iyi anlamış oluruz.
Düşünsenize; aşkın ilk dönemlerinde aşık olunan kişinin beğenilerine göre giyinen, gözünü sevdiği insanla açıp sevdiği insanla kapatan insanlar haline gelmez misiniz? İşte bu durum vücudumuzdaki serotonin düzeyinin düştüğünün belirtisidir.
Hipotalamus’tan salgılanan ve aşkı etkisi altına alan diğer iki hormon; oksitosin ve vazopresin hormonları da bu dönemde bolca salgılanır. Aşık olduğunuz kişiye sürekli sarılma hissi ve sarılmaya doyamama duygusu veren bağlanma hormonudur oksitosin.
Vazopresin de sosyal davranışları etkileyen, erkeklerdeki diğer erkeklere karşı saldırgan davranışı düzenleyen hormondur.
Beyin sapı dediğimiz bölgede oksitosin ve vazopresin hormanları için bolca reseptör mevcuttur. Romantik aşkın ilk dönemlerinde ve anne sevgisinde bu iki hormon bol miktarda salgılanır.
Peki “neden aşık olduğumuzda karşımızdaki insanın hatalarını, eksik yanlarını görmekte zorlanıyoruz” diye soracak olursanız, bunun da cevabı yine beynin frontal bölgesinde saklı. Eleştirel olma, diğer insanlara karşı obsesif bir bakış açısıyla bakabilmemizi frontal bölge sağlar. Prefrontal parçası, parietal ve temporal bölgelerin bazı parçalarıyla beraber, insanlara eleştirel bir bakış açısıyla bakabilmemizi sağlar.
Romantik aşkta beynin bu bölgeleri faaliyetlerini durdururlar. Aynı durum annenin sevgisinde de benzerlik gösterir. Bu durumda sevdiklerimizin eleştirilecek yanlarını göremez oluruz.
Yüzyıllardır anlatılagelen “Leyla ile Mecnun” aşkında zamanla Leyla’nın olumsuz özellikleri su yüzüne çıktıkça “Mecnun nesine aşık olmuş Leyla’nın” sorusu birçok kişi tarafından sorulmuştur mutlaka. İşte bunun en büyük sorumlusu beynin frontal bölgesidir. “Aşkın gözü kördür”, “Delice sevmek” gibi birçok deyim bu açıklamayla daha da çok karşılığını bulur.
Ünlü halk ozanımız Aşık Veysel beynin bu gizemini “Güzelliğin on par’etmez, bu bendeki aşk olmazsa” dizeleriyle çok da güzel anlatır.
AŞKIN ÖMRÜ NE KADARDIR?
“Aşkın ömrü ne kadardır?”, “Aşk hiç biter mi?” gibi soruların cevabına gelin bakalım birlikte.
“Sırılsıklam aşık” dediğimiz aşk sarhoşu olunan dönemlerde her iki cinsin de kanındaki kortizol düzeyi oldukça yüksektir. Kadınlarda serum testosteron düzeyi de yükselir. Bu durum da obsesyon düzeyini de yükseltir. Bir – iki yıl içerisinde ise kortizol düzeyi ve kandaki serum testosteron düzeyi azalır. Her iki cinsin de birbirine kilitlenme dönemi bu seviyelerin düşmesiyle birlikte ortadan kalkar. Belki de bu yüzden aşka ortalama 2 yıl ömür biçilmiştir.
AŞK ACISINDA BEYİN FONKSİYONLARI
Aşkın en sancılı evresi, bitiş ve bittikten sonra unutma evresi hiç kuşkusuz. Süresi olan ve bir gün süresinin dolacağını bildiğimiz halde kendimizi kaptırdığımız bu duygu neden bizi bu kadar alaşağı ediyor. Peki aşk acısının bir reçetesi var mı?
AŞK ACISI ÇEKERKEN BEYNİN HANGİ BÖLGESİ NASIL ETKİLENİYOR?
Anterior Insula: Beynin fiziksel acı ile ilişkilendirilen parçası. Vücudumuzun herhangi bir yerini çarptığımızda duyduğumuz fiziksel acı ile aşk acısı çektiğimiz dönemdeki acı beyninizin aynı alanını etkiliyor.
Anterior Singulat bölge: Beynin duygu düzenlemeden sorumlu bölgesidir. Aşk acısı sırasında beynin bu bölgesinin yüksek düzeyde aktivite gösterdiği gözlenir.
Aşık olduğu dönemde ödüle alışan aşık kişi, aşkını kaybettiğinde derin bir yoksunluk hissi yaşar. Otonom sistemi aşkın alevli seyrettiği dönemlerdeki düzenli halini yitirir ve otonom sistemin idaresindeki tüm organlar bu durumdan negatif etkilenir. Tansiyon değişir, mide – bağırsak hassaslaşır, kalp ritmi bozulur.
Yani görüldüğü gibi aşk başladığı gibi biter. Aşkın başlangıcındaki belirtiler aşkın bitişinde de kendisini gösterir.
AŞIK KADIN BEYNİ VE ERKEK BEYNİ
Yapılan araştırmalar göstermiştir ki kadın ve erkek beyni aşktan farklı şekillerde etki alır. Kadınlarda dikkat ve bellek alanının bu dönemde daha fazla aktive olduğu görülürken erkeklerin ise görsel alanının aşk sırasında daha fazla aktive olduğu gözlenmiştir. Belki de bu yüzden erkekler daha görsel ve yüzeysel, kadınlar ise daha derinlemesine etkilenir bu duygudan.
Gönder