Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Ekonomi Muhabirleri Derneği’nin yayını Ekonom’a 2025 yılının yol haritasını anlattı.
"İSTİKRAR GÜÇLENDİ"
Şimşek, 2023 yılı mayıs ayından itibaren uyguladıkları programın olumlu sonuçlarını aldıklarını belirterek, 2024 yılının; dış kırılganlıkların azaltıldığı, dayanıklılığın artırıldığı, makrofinansal istikrarın güçlendirildiği bir yıl olduğunu söyledi.
Programı başarıyla uygulayarak, ödemeler dengesi riski ve enflasyonun kontrolden çıkma riskini ortadan kaldırdıklarını kaydeden Şimşek, “2025 yılında ise; kalıcı fiyat istikrarını sağlamayı ve ekonomide yapısal dönüşümü hızlandırmayı hedefliyoruz. Enflasyonun düşmeye devam edeceği bu dönemde, para politikasını desteklemek için mali disiplini güçlendirecek ve arz yönlü politikaları devreye alacağız. Sürdürülebilir yüksek büyüme ve daha adil bir gelir dağılımı için, verimliliği ve rekabet gücümüzü artıracak yapısal reformları hayata geçirerek ülkemizi yüksek gelirli ülkeler arasında konumlandıracağız” diye konuştu.
DEZENFLASYONDA BELİRLEYİCİ OLACAK 4 BAŞLIK
Bakan Şimşek, enflasyondaki düşüşün devam edeceğini belirterek, 2025’te dezenflasyonda dört temel hususun belirleyici olacağını söyledi.
Şimşek, şöyle devam etti:
“Birincisi, para politikasının enflasyona gecikmeli etkisi zamanla daha net görülecek. İkincisi, 2025 yılında bütçe açığının milli gelire oranının azalması negatif mali etki yaratacak. Üçüncüsü, bütçe imkânlarının elverdiği ölçüde, yönetilen ve yönlendirilen fiyatları enflasyon hedefiyle uyumlu olarak belirleyeceğiz. Örneğin, enflasyonu etkileyen kalemlerde yeniden değerleme oranını uygulamadık. 2025’te akaryakıt ürünlerinde yapılacak ÖTV artış oranını yüzde 6 ile sınırlandırdık ve 12 milyar liralık vergi gelirinden vazgeçtik. Dördüncüsü, dezenflasyonu sadece talep yönlü politikalarla değil, gıda, konut ve enerji gibi birçok alanda arz yönlü tedbirlerle de destekleyecek; bu alandaki reformlara hız kazandıracağız. Gıda arzını artırmak amacıyla sulama projeleri, arazi toplulaştırması, gıda lojistiği ve gıda ihtisas bölgelerinin kurulmasına yönelik desteklerimizi sürdüreceğiz. Sosyal konut arzının artırılması da arz yönlü politikaların temel unsurlarından biri olacak. Enerji dönüşümünü ise hem yerli hem de yenilenebilir kaynakları önceliklendirerek gerçekleştireceğiz”
"MALİYE POLİTİKASI DAHA SIKI OLACAK"
2025 yılında maliye politikasının daha sıkı olacağını vurgulayan Şimşek, “2025 yılı, yeni vergi düzenlemelerinden daha çok kayıt dışılıkla mücadele ve harcama disiplini dönemi olacak. Deprem dışındaki alanlarda harcama disiplinine devam edeceğiz. Yeni ihdas edilen asgari kurumlar vergisi başta olmak üzere alınan gelir tedbirleri, vergilemede gönüllü uyumu güçlendirecek çalışmalar, etkin tahsilat ve denetim performansıyla bütçe açığını düşürmeye devam edeceğiz” dedi.
Şimşek, bu kapsamda bütçe açığının milli gelire oranının 2025’te yüzde 3.1’e ve sonraki yıllarda yüzde 3’ün altına gerilemesini beklediklerini ifade ederek, böylece kamu maliyesiyle de enflasyonla mücadeleye çok güçlü bir destek sağlayacaklarını anlattı.
"YAPISAL REFORMLARA HIZ KAZANDIRACAĞIZ"
Yapısal reformlara hız kazandıracaklarını kaydeden Şimşek, şunları söyledi:
“Program kazanımlarımızı kalıcı hale getirecek, ülkemizin rekabet gücünü ve büyüme potansiyelini artıracak tüm alanlarda yapısal reformlara hız vereceğiz. Ar-Ge ve yenilikçilik kapasitesini geliştirmek, yeşil ve dijital dönüşümü sağlamak, beşeri sermayeyi güçlendirmek, işgücü piyasasını daha da etkinleştirmek, yatırım ortamını iyileştirmek ve kayıt dışılığı azaltmak yapısal reformlarımızın temel eksenini oluşturuyor”
"KAMU İHALE REFORMUNUN TEKNİK ÇALIŞMALARI TAMAMLANDI"
Mal ve hizmet piyasalarında yoğunlaşmaya izin vermeyeceklerini dile getiren Şimşek, şunları söyledi:
“Arz tarafında ayrıca ürün ya da sektör bazında tekelleşme eğilimlerine de engel olacağız. Bu kapsamda mal ve hizmetlerde, piyasaya girişin-çıkışın kolaylaştırılması ile küresel entegrasyonun sağlanması kritik önem taşıyor. Çünkü rekabetin olduğu ortamda verimlilik artar, yenilikçi çözümler ortaya çıkar ve bu da doğal olarak dezenflasyonist bir etki yaratır. Avrupa Birliği ile Gümrük Birliği’nin güncellenmesini; tarım, hizmetler ve kamu alımlarının kapsam dahiline alınmasını son derece değerli buluyoruz. Dolayısıyla küresel entegrasyonu yalnızca ekonomik bir gereklilik değil, aynı zamanda dezenflasyon sürecinin önemli bir unsuru olarak da görüyoruz. Kamu alımları tarafında Kamu İhale Reformuna ilişkin teknik çalışmalarımızı tamamladık ve Partimizin yetkili organlarına değerlendirmek üzere ilettik."
"2025'TE KKM'DEN ÇIKIŞI TAMAMLAYACAĞIZ"
Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek, 2024 yılını değerlendirdi ve 2025 yılına ilişkin beklentilerini şöyle anlattı:
Makro finansal istikrarı pekiştirmek ve dezenflasyon sürecini hızlandırmak için KKM’den çıkıyoruz. KKM’nin cazibesini azaltmak için tüzel kişilerdeki kurumlar vergisi istisnasını kaldırdık. Bireysel mevduatlara ise stopaj getirdik. Döviz yükümlülüğü olan firmaların döviz ve TL cinsinden hesaplarına sağlanan kur korumalı desteği kaldırıldı. Bu adımların da katkısıyla KKM’deki azalış 71 haftadır kesintisiz sürüyor. Ağustos 2023’te 144 milyar dolarla zirve seviyesini gören KKM stoku, Aralık’ta 32.8 milyar dolara geriledi ve KKM’nin toplam mevduatlar içindeki payı 20 puan azalarak yüzde 5.9’a düştü. 2025 yılında KKM’den çıkışı tamamlayacağız.
"2025 CDS'İN DÜŞMEYE DEVAM ETTİĞİ BİR YIL OLACAK"
Makro finansal istikrarımızın güçlenmesiyle ülke risk primimiz (CDS) düştü. Mayıs 2023’te 700 baz puana yükselen risk primimiz, 2024 sonunda 260 puana geriledi. Türkiye risk primindeki iyileşme ile gelişmekte olan ülkelerden olumlu ayrıştı. Bu dönemde gelişmekte olan ülkelerin ortalama risk primindeki düşüş 36 baz puan iken, risk primimiz 443 puan azaldı. 2025 yılı CDS’imizin düşmeye devam ettiği bir yıl olacak. Program sayesinde dış finansman maliyetimiz de oldukça azaldı. ABD Hazinesi benzer vadeli tahvil getirisi üzerine ilave prim farkı, yani spread, gelişmekte olan ülkelerde 2023 yılı Mayıs ayına göre 69 baz puan, ülkemizde ise 432 puan geriledi.
"DIŞ KIRILGANLIĞIMIZI ÖNEMLİ ÖLÇÜDE AZALTTIK"
Mayıs 2023’te 55,6 milyar dolara ulaşan yıllıklandırılmış cari açık, Ekim 2024’te 7,7 milyar dolara, milli gelire oranla yüzde 0,8’e geriledi. Ekonomideki yeniden dengelenme, azalan enerji maliyetleri, düşen altın ithalatı ve turizm gelirlerindeki olumlu seyir cari dengedeki iyileşmeyi destekledi. 2024 yılında cari açığın milli gelire oranla yüzde 1’in altında gerçekleşerek Orta Vadeli Program hedefinin altında kalmasını bekliyoruz. 2025 yılında ise cari açığın sürdürülebilir bir düzeyde, milli gelire oranla yüzde 2 seviyesinde kalmasını öngörüyoruz.
"REZERVLERİ ENDİŞE KAYNAĞI OLMAKTAN ÇIKARDIK"
Cari açıktaki düşüş, dış finansmana erişimin iyileşmesi ve Türk lirasına artan güven sonucunda, önemli ölçüde rezerv birikimi sağladık. 2023 yılı Mayıs ayına göre brüt rezervlerimiz yaklaşık 57 milyar dolar, swap hariç net rezervlerimiz ise 104 milyar dolar arttı. Uluslararası tanıma göre rezerv yeterliliğimiz eşik seviyeye ulaştı. Rezervlerdeki artışın yaklaşık yüzde 75’i yurt içi portföy tercihlerinden, yani ters para ikamesinden kaynaklandı. Programla birlikte Türk Lirasına güven arttı ve yabancı para mevduatların toplam içindeki payı yüzde 41,4’e geriledi.
"ENFLASYONU KONTROL ALTINA ALDIK VE DÜŞÜRÜYORUZ"
Vatandaşımızın geçim sıkıntısını çözmek en büyük önceliğimiz. Bu doğrultuda gerekli politika çerçevesini oluşturduk ve dezenflasyon programını kararlılıkla uygulamaya devam ediyoruz. Uyguladığımız programın temel amacı olan fiyat istikrarını sağlamak, uzun soluklu bir çaba gerektiriyor. Bu nedenle programın ilk yılını dezenflasyona geçiş dönemi olarak planlamıştık. Yıllık enflasyon öngördüğümüz gibi mayısta zirveye ulaştı. Haziranda başlayan dezenflasyon süreci devam ediyor. Aralık ayında yıllık enflasyon 2023 sonuna göre 20 puan, 2024 mayıs ayındaki zirve seviyesine göre ise 31 puandan fazla geriledi. Para politikasına hassasiyeti yüksek olan temel mallarda enflasyon düşüşü daha belirginken, dünyada olduğu gibi bizde de hizmetlerde atalet yüksek seyrediyor.
"GELİR DAĞILIMI İYİLEŞİYOR"
Uyguladığımız ekonomi programı sayesinde gelir dağılımındaki bozulmayı gidermeye başladık. Gelir dağılımı eşitsizliğini gösteren Gini Katsayısı 2022 yılında, 2005 yılından sonra en kötü seviyesini görmüştü. Ancak 2023 yılında bu eğilim tersine döndü, gelir dağılımında adalet yeniden sağlanmaya başladı. Çalışanlarımızın milli gelirden aldığı pay son 26 yılın en yüksek seviyesine ulaştı. Enflasyondaki düşüşün devamıyla, vatandaşlarımızın alım gücü daha da artacak ve gelir dağılımındaki bozulma düzelmeye devam edecek.
"BÜTÇE AÇIĞINI KONTROL ALTINA ALDIK"
Deprem harcamalarının etkisiyle 2023’te bütçe açığının milli gelire oranını yüzde 6,4 öngörmüştük. Uyguladığımız politikalarla bu oran yüzde 5,2 gerçekleşti ve gelişmekte olan ülke ortalamalarının altında kaldı. 2024 yılında ise bu oranın yüzde 4.9 olarak gerçekleşmesini bekliyoruz.
"BÜYÜME DENGELENDİ, YAVAŞLAMA GEÇİCİ"
Dezenflasyon sürecinde büyüme ılımlı ve daha dengeli seyrediyor. 2023 yılı üçüncü çeyreğinde ekonomide başlayan dengelenme belirginleşerek sürüyor. 2024’ün ilk üç çeyreğinde yüzde 3,2 gerçekleşen büyümeye toplam yurt içi talep 1,3 puan, net dış talep ise 1,9 puan katkı yaptı. Jeopolitik gelişmeler ve en büyük ticaret ortağımız Almanya’daki zayıf talep, 2024 yılında ihracatımızın büyümeye katkısını sınırladı. Bunun yanı sıra stok maliyetlerindeki artış, iç talepteki yavaşlama ve diğer ihracat pazarlarımızdaki görece zayıf talep imalat sanayinde daralmaya neden oldu. Ancak milli gelirimizin yaklaşık 4’te 3’ünü oluşturan hizmetler, inşaat ve tarım sektörlerinde ekonomik aktivite halen güçlü görünümünü koruyor. Büyümedeki ivme kaybına rağmen, işgücü piyasamız güçlü görünümünü sürdürmekte olup programın kısa vadeli etkilerinin oldukça sınırlı olduğunu gösteriyor. Mevsimsel düzeltilmiş istihdam 2024 ekim ayında geçen yılın mayıs ayına göre 1,4 milyon kişi artarken aynı dönemde işsizlik oranı 0.8 puan gerileyerek yüzde 8,8 oldu.
"2025'TE EKONOMİK AKTİVİTENİN TOPARLANMASINI BEKLİYORUZ"
Enflasyondaki düşüş ve destekleyici küresel koşullarla birlikte, 2025’in ikinci yarısından itibaren ekonomik aktivitede göreli bir toparlanma öngörüyoruz. 2025 yılında küresel büyümenin, ticaretin, finansal koşulların ve emtia fiyatlarının ekonomimiz açısından daha destekleyici olmasını öngörüyoruz. İhracatımızın yüzde 72’sini oluşturan Avrupa, Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da büyümenin 2025 yılında hızlanması beklenmektedir. 2025 yılı sonuna kadar piyasalar, ABD Merkez Bankası’nın (Fed) 50 baz puan, Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) ise 100 baz puan daha faiz indirimi yapmasını öngörmektedir. Gevşeyen küresel finansal koşullar ülkemiz ve gelişmekte olan diğer ülkeler açısından olumlu olacaktır. Küresel ekonomide korumacılığın arttığı bir dönemden geçiyoruz. Üretimin yerelleştiği ve tedarik zincirlerinin dost ülkelere yöneldiği bu dönemde, Türkiye önemli avantajlara sahip. Gümrük Birliği dahil olmak üzere, 54 ülkeyle yaptığımız serbest ticaret anlaşmalarıyla, 30 trilyon dolarlık bir coğrafyaya entegreyiz ve bu sayede korumacı eğilimlere karşı dayanıklıyız. Serbest ticaret anlaşmalarımızın olmadığı yakın ve dost coğrafyalarla da güçlü ilişkilerimiz var.
Gönder