Kamuoyunda "yüksek karlı gizli fon" diye bilinen dolandırıcılık davasında müşteki olan Fatih Terim, talimatla ifade verdi.
Terim, avukatlarıyla İstanbul 41. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen dava kapsamında ifade vermek için Bodrum Adliyesine gitti.
Müşteki Terim'in Bodrum Ağır Ceza Mahkemesince talimatla ifadesi alındı.
İfadesinde Seçil Erzan'la 2016 veya 2017 yılında tanıştıklarını belirten Terim, şunları kaydetti:
"Denizbank, beni özel bir müşterisi olarak kabul etti ve hep bu şekilde muamele gördüm. Denizbank Genel Müdürü olan Hakan Ateş, benim ilk ismiyle hitap ettiğim, bu olaylar yaşanana kadar arkadaş bildiğim, hem yazlık hem kışlık evimde misafirim olan, benim de onun evinde misafir olduğum, samimi olduğumuz, en azından öyle bildiğim bir insandı. Bu olaylardan sonra kendisiyle hiçbir ilişkim kalmamıştır. Gösterdiği yakın alaka çerçevesinde Denizbank'taki hesaplarımla ilgili bana özel ihtimam gösterilirdi. Seçil Erzan'ı özel bankacım olarak belirleyen, bu şekilde çalıştıran ve bunu takip eden de Denizbank üst yönetimidir."
Terim, çalışma hayatının özellikle son 15-20 senesi boyunca para yatırma ve çekme işlemleri ile imzalanacak belgelerin banka çalışanlarınca bulunduğu yere getirilip yapıldığını anlatarak, "Seçil Erzan, bizzat kendisi gelip kimi zaman Florya Tesisleri'nde herkesin içinde, kimi zaman evimde toplu olarak getirdiği belgeleri bana imzalatırdı. Hiç okuma ihtiyacı duymadan imzalardım hatta yurt dışına seyahat edeceğim zamanlarda benim Seçil Hanım ile konuşmam ya da mesajlaşmam üzerine havaalanına nakit para getirildiği dahi olmuştur. Her zaman Seçil Hanım değil başka Denizbank çalışanları da gelirdi, para getirirlerdi, para götürürlerdi, bazen imza alırlardı, bazen almazlardı." beyanında bulundu.
Seçil Erzan'ın özel bankacısı olduğunu ifade eden Terim, özel bankacısı olarak ona güvendiğini belirtti.
Fatih Terim, kendisine özel olarak hizmet veren Erzan'ın "Hocam, bankada şu kadar paranız var, bu ay bu paraya dokunmadınız, heba olmasın, değerlendirelim." dediğinde altında kötü bir amaç aramadığını, durumu sorgulamadığını çünkü güven duyduğunu anlattı.
Erzan'ın kendisine hiçbir zaman özel olarak bir fona para yatırılacağını ve yüksek gelir sağlanacağını söylemediğini, kendisine paranın bankanın saklama hesaplarında değerleneceğini söylediğini ifade eden Terim, saklama hesabına yattığını söylediği paraların böyle bir hesaba yatmadığını şimdi anladığını kaydetti.
"Bana Seçil Hanım'la ilgili soru soranlara onun iyi ve ilgili bir bankacı olduğunu söylerdim"
Erzan'ın başkalarına yönelik kendisinin adını kullandığını bu olaylardan sonra öğrendiğini belirten Terim, "Bana Seçil Hanım'la ilgili soru soranlara onun iyi ve ilgili bir bankacı olduğunu söylerdim. Çok sonra öğrendim ki benim haberim olmadan, etrafımdaki birçok kişiden para istemiş, bazılarından da paralar almış. Ayrıca yakın aile dostlarımızdan da almış hatta daha fazla alınması için uğraşmış. Bunları çok sonra öğrendim." beyanında bulundu.
Terim, Erzan'ın kendisini bir yatırıma ikna etmek için hiçbir zaman özel çaba içine girmediğini ifade etti.
Hiç kimseyi finansal yatırım yapması için yönlendirmediğini savunan Terim, şunları kaydetti:
"Bu davada benim tanıdığım müştekiler var, tanımadığım da müştekiler var hatta daha çoğunu da tanımam. Bu 30'dan fazla müşteki ve sanıklardan benim birini bir sözde fona yönlendirdiğimi, aradığımı söyleyebilecek tek bir insan dahi olamaz. Varsa lütfen gelsin, çıksın söylesin, mahkemede söylesin, başka yerde söylesin. Benim bir yerlere para yönlendirdiğimi iddia eden tek biri vardır, o da bankadır ve bankanın reklam alanlarıdır. Davaya taraf olmayan bankanın böyle yapmasının tek sebebi de kendi iletişim stratejisidir."
Fatih Terim, bu olayla ilgili maddi ve manevi zararlarının olduğunu belirterek, "Ben bu olay ortaya çıktıktan sonra hesaplarımı incelettim. Yapılan incelemeler neticesinde de Denizbank'a yatırılması için gönderdiğim ve çektiğim tutarların arasında ciddi bir eksiklik olduğunu tespit ettik. Zaten banka çalışanı Rüya Hanım'dan yine SMS ile aldığım bilgiye göre bir saklama hesabım olmalı ve orada 3 milyon dolar civarında para bulunmalı. Bana verilen bilgi buydu ama sonra Denizbank bana böyle bir paranın olmadığını söyledi." ifadelerini kullandı.
"Bir bankaya ve banka müdürüne güvendim, biri paramı, diğeri de itibarımı kullandı"
Terim, Emre Belözoğlu ile Arda Turan'ın 7 Nisan 2023'te eşiyle temasa geçmelerine kadar olaylardan haberinin olmadığını anlattı.
Terim, şöyle devam etti:
"8 Nisan Cumartesi sabah, sadece Hakan'la görüşeceğimizi sanarak beraberce banka genel müdürlüğüne gittik. Hakan, bizi binanın girişinde karşıladı, daha önceki nezaketen yaptığım ziyaretimde de öyle yapmıştı, öyle saygı gösteren ve alakalı, özenli bir insan olarak tanımıştım onu ama bir anda bizi yukarı çıkardığında karşımıza hatırladığım kadarıyla 10-15 kişi çıktı, bankanın tüm üst düzey yönetimi oradaydı. Çok şaşırdık. Hakan'la konuşmaya, olayı anlamaya ve Arda ile Emre'nin mağduriyetleri için ne yapılabilir diye konuşmak üzere gittiğimizi sanırken bana da soruldu bir kaybım olup olmadığı. 'Ben şu an bilmiyorum, bir hasar tespiti yapmadım. Mümkünse hasar tespitimizi yapalım, sonra net bir şey söyleyelim.' gibi bir şey söyledim. Arda ve Emre, 'Biz, Fatih Hoca'nın tavsiyesiyle Seçil Erzan'a para gönderdik.' demediler. Toplantıda böyle bir söz söylendiğini beyan edenler yalancıdır, yalan söylüyorlar."
Fatih Terim, konunun adalet önünde tartışılmasının ve suçlu kimse ortaya çıkmasının en büyük arzusu olduğunu ifade ederek, kendisi için en önemli konunun, isminin ve ailesinin böyle bir olayda paravan olarak kullanılıp üzerinden kamuoyunun dikkatinin farklı yönlere çekilmeye çalışılması olduğunu belirtti.
Seçil Erzan'la çok yakın olduğuna dair söylentilere ilişkin de Terim, onun yıllarca güvenip parasını emanet ettiği kişi olduğunu, kendisinin eski avukatıyla nişanlanırken davet edildiği için de törene gittiğini kaydetti.
Terim, Seçil Erzan'a yaşça büyük olmasına rağmen bir defa bile "Seçil" demediğini, yazışmalarından da görüleceği üzere her zaman mesafeli, seviyeli ama bir o kadar da güvene dayalı bankacı-müşteri ilişkilerinin olduğunu vurguladı.
Bu olayla ilgili ailesi ve avukatları dışında kimseyle konuşmadığını ifade eden Terim, şunları bildirdi:
"Konuşmadan bugünü beklemek benim için çok zordu ama hukuka ve yargıya olan güvenim ve saygım beni buna mecbur etti. 50 senedir kamuoyunun gözü önünde yaşıyorum. Kamuoyunun da benden açıklama beklediğinin farkındayım. Bundan sonraki süreçte salt reklam sevenlerin ve reklam meraklılarının tatmini için değil reklam verenlerin bugüne kadarki iletişimlerinin nasıl bir senaryo olduğunu, doğru muhatap olarak gördüklerime en doğru şekilde gerekli görürsem gerekli bilgilendirme yapılacaktır. Bir bankaya ve banka müdürüne güvendim, biri paramı, diğeri de itibarımı kullandı, kullanmaya devam ediyor. Benim kamuoyu açıklamalarım kimsenin adını lekelemek üzere değil gerçekleri paylaşma amaçlı olur."
Fatih Terim, ayrıca sanıklar Seçil Erzan ile Rüya Sağır'ın dava kapsamında etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmalarına rızasının olmadığını belirtti.
İddianameden
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede sanık Seçil Erzan'ın bir bankanın Levent'teki şubesinde müdür olarak çalıştığı ve müşteki Bülent Çeviker'den kişisel güven ilişkisine dayalı 2 milyon dolar alarak yüksek kar vaadiyle yeniden kendisine iade edeceğini bildirdiği kaydediliyor.
İddianamede, para karşılığında yazılı evrak verildiği ancak müşteki Çeviker'in daha sonra Erzan'a ulaşmaya çalışsa da ulaşamadığı, durumu bankaya bildirdiği, banka tarafından araştırma yapıldığı, Erzan hakkında suç duyurusunda bulunulduğu ifade ediliyor.
Sanık Erzan'ın bu yöntemle futbolcular, iş insanları ve çeşitli meslek gruplarından müştekilere, yüksek kar getirisi olan güvenilir bir fon bulunduğunu ve kamuoyunda tanınan Fatih Terim ve Hakan Ateş gibi isimlerin bu fona dahil olduğunu söyleyerek müştekileri bu fona para yatırmaya ikna ettiği anlatılan iddianamede, gerçekte ise böyle bir fonun hiç olmadığının tespit edildiği belirtiliyor.
İddianamede, Erzan'ın, müştekilerin verdiği paralara ilişkin sahte belgeler oluşturduğu, bu belgelere bankanın kaşesini ve ıslak imzasını atıp müştekilere teslim ettiği ve dolandırıcılık kastıyla hareket ettiği kaydediliyor.
Sanık Erzan'ın 93 yıldan 305 yıla kadar hapsi isteniyor
Sanık Erzan'ın "özel belgede sahtecilik" ve "tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin ticari faaliyetleri sırasında, kooperatif yöneticilerinin kooperatifin faaliyeti kapsamında nitelikli dolandırıcılık" suçlarından 93 yıldan 305 yıla kadar hapsi isteniyor.
Sanıklar Ali Yörük, Kerem Can, Hüseyin Eligül, Nazlı Can, Atilla Yörük ve Asiye Öztürk'ün ise aynı suçlardan 3 ile 98 yıl arasında hapisle cezalandırılması istenen iddianamede, sanık Rüya Sağır'ın da "nitelikli dolandırıcılık" suçundan 3 yıldan 10 yıla kadar hapisle cezalandırılması talep ediliyor.
Gönder