adscode
adscode
adscode

Küresel suç ve ceza

Şarm el Şeyh te başlayan COP27 İklim Konferansı nda ana gündem Zenginler yoksul ülkelerde sebep oldukları doğa felaketlerinin tazminatını ödesin

Küresel suç ve ceza

Geçen yaz dalga dalga gelen seller Pakistan’ın üçte birini sildi süpürdü. Kendi deyişleriyle Nuh Tufanı ölçüsündeki felakette 1700 can gitti, 33 milyon kişi yerinden yurdundan oldu, 210 köprü yıkıldı 40 baraj çatladı, maddi zarar 30 milyar doları buldu.

Sorumlusu doğa mı, kaderlerinde mi vardı? Yoksa insan kaynaklı bir kabahat ve sorumluluk mu söz konusu?

Bilim teşhisini çoktan koydu, daha afet çıkagelmeden koydu. Pakistan’da bitmek tükenmek bilmeyen aşırı yağışlarla gelen sellerin nedeni, iklim değişikliği. Küresel ısınma 1.5 derece limitinde tutulmadığı sürece bu felaketleri misliyle göreceğiz. Gezegen üzerinde bugünkü şekliyle yaşamaya devam ettiğimiz takdirde yüzyıl sonunda küresel ısınma en az 2.4 dereceyi bulacak.

Zenginlerin sanayileşerek kalkınırken aşırı tüketime dönük yaşam tarzı ve beslenme biçimleriyle kendi alemleri dışındaki dünyada acılara neden oldukları artık bilimsel bir gerçeklik.

Şüphecileri geçiniz, bilim insanlarının yüzde 99’u bu görüşte: BM Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli raporuna göre insan eliyle gelen küresel ısınma sonucu kimi ülkeler buzulların eridiğini ya da kıyılarda suların yükseldiğini görüyor, kimileri giderek büyüyen orman yangınlarıyla ve aşırı sıcak hava dalgalarıyla boğuşuyor. Geçen yaz yaşanan tam da buydu. Pakistan seller altındayken Avrupa, Afrika, Amerika’nın batısı ve Çin aşırı sıcaklarla kavruluyor, kuraklaşıyor ve nehirlerin kuruduğuna tanık oluyordu.


Avrupa da iklim krizine kurbanlar verdi, İspanya ve Portekiz’de sıcak hava dalgası 1700’den fazla can aldı. Geçen yıl Almanya yüzyılın en büyük sel felaketini yaşadı. Ancak Afrika’dan farklı olarak sigorta şirketleri zarar bedellerini ödedi, devlet milyarlarca Euro’luk destekle vatandaşın yardımına koştu ki, bu da fosil yakıtlarla yükselen refah sayesinde mümkün olabildi.

İklim krizinde tarımsal üretimin gerilemesiyle kıtlık ve açlık başlayınca göç yollarına düşecek iklim mültecileriyle paylaşmak istemeyecekleri bir refah!

KAYIP VE ZARAR TAZMİNATI GÜNDEMDE

Ve artık o refahı paylaşmayanlar için para konuşmanın zamanı geldi çattı. İklim değişikliği bakımından en hassas durumdaki gelişmekte olan ülkeler işte bu tablo nedeniyle “kayıp ve zarar tazminatı” meselesini Şarm el Şeyh’te başlayan COP27 BM İklim Konferansı gündemine oturttu.

Gündeme ön ayak olan Pakistan, ev sahibi Mısır’ın yanında eş başkanlık pozisyonunda. Pakistan Başbakanı Şahbaz Şerif, borç yükü nedeniyle felaketin yol açtığı zararı kendi imkanlarıyla karşılayabilecek durumda olmadıklarını açıklıyor. Ancak Şarm el Şeyh’e yardım dilenerek değil, tarihi bir suçun bedelinin ödenmesi talebiyle gidiyor. İnsan hayatı geri gelmez ama zarar tazmin edilebilir.

BM Genel Sekreteri Antonio Guterres ile birlikte basının karşısına çıkan Şerif, “Kışa girerken milyonlarca insan barınaktan yoksun, kadınlar ve çocuklar aç açıkta. Bütün imkanları seferber ettik ama yetişemiyoruz” dedi. Guterres ise doğal afetlerden zarar gören orta gelirli ülkelerin rehabilitasyonu amacıyla borç erteleme ve kalkınma kredisi politikalarını reforme etmeleri için Dünya Bankası ile önümüzdeki günlerde Bali’de toplanacak G20 liderlerine çağrıda bulundu.

Şarm el Şeyh’te toplanan 200’e yakın ülke arasından 55’i bugün de yarın da iklim felaketleri bakımından kırılgan durumda. Bir rapora göre bu ülkelerin son 20 yılda iklim bağlantılı uğradığı zarar 525 milyar dolar, araştırmalar 2030 yılında zararın 580 milyar doları bulacağını gösteriyor. Bu nedenle “kayıp ve zarar fonu” oluşturulmasını istiyorlar. Çünkü iklim felaketlerinde onların dahli yok, yüzyıl sonuna gelindiğinde sular yükselince haritadan tamamen silinebilecek Kiribati’den Vanuatu ve Maldivlere küçük ada devletleri zenginlerin yaşam tarzının ceremesini çekiyor.


Şarm el Şeyh'te "Kirletenler ödesin" protestosu
Talep edilen fon, sanayileşmiş ülkelerin sözünü verdiği ve fakat henüz tamamıyla yerine getirilmemiş yılda 100 milyar dolarlık iklim finansmanından farklı bir fasıl. İklim finansmanı karbon salımını azaltmak amacıyla orta ve alt gelir grubundaki ülkelerin küresel ısınmaya uyumlu projelerine desteği öngörüyor. Ancak Climate Action Network’tan Afrikalı bir aktivist soruyor: “Benim evim uçup gittikten sonra tepesindeki güneş panellerini ne yapayım? Bir şeyi bozduysan, tamir parasını ödemek de sana düşer. ”

COP27’de yine Afrika’ya dilim dilim finans destekleri çıktı. Uzun bir listede Lesotho ile Botswana arasındaki su transfer projesi için 3 milyar dolar; Mauritius’un su şebekesini iyileştirmek için 10 milyon dolar gibi kalemler var. Zirvede sunulan bir rapora göre gelişmekte olan ülkelerin 2030’a kadar iklim hedeflerini tutturabilmesi için 1 trilyon dolarlık dış desteğe ihtiyacı var.

FON OLURSA KİM NE KADAR ÖDER

Tazminat faslında eleştirilerde aslan payı ABD’ye düşüyor, ancak Avrupa Birliği ve bugün karbon ayak izi yüksek Çin de nasibini alıyor.

Zenginler yıllardır tazminat seçeneğine direniyordu. Geçen yıl Glasgow zirvesinde ABD ve AB fon önerisini bloke ederek, bunun yerine diyalog kararı çıkardılar. Geçen ay pozisyonlarını yumuşattılar, şimdi COP27’de gündemde, ancak uluslararası topluluk uzlaşma zemininden çok uzakta. Öncelikle iklim felaketinde hangi kalemler “kayıp – zarar” hanesine yazılır? Hasar gören alt ve üst yapı mı, kültürel varlıklar mı? Ayrıca ekosistemin gördüğü zarar nasıl hesap edilebilir? Sonra paralar kimden çıkar, kimlere gider?

Tazminat fonu için bastıran ülkeler, zenginlerin tarih boyunca saldıkları karbondioksit oranında ödeme yapmasını öneriyor. Ancak ABD ve AB yükümlülüğün sonu gelmez diyerek karşı çıkıyor.

Bu seçenek kabul görse mesela ABD ne kadar tazminat öder? Joseph Stiglitz ve Nicholas Stern’in bir çalışmasına göre atmosfere salınan her bir ton karbondioksitin bedeli 100 dolar sayılırsa, ABD’nin 1750 yılından beri 417 milyar tonluk emisyonuyla yaklaşık 42 milyar dolar ödemesi gerekir. Avrupa’ya düşen pay 53 milyar dolar. Somali’nin de payı var: 3.3 milyar dolar.

COP27’de tazminatı gündem yapan ülkeler arasında Maldivler ve Jamaika gibi ülkelerin arasında ilginçtir Çin de var! Avrupalı yetkililere göre ise Çin tazminatı almak şöyle dursun, ödemekle yükümlü olmalı. Her odaktan farklı yöntemlerle öneriler geliyor, neticede bir fon oluşturulsa bile ödemelere başlanması yıllar alacak.

Bu bakımdan daha pratik fikirler de şekilleniyor. Örneğin Maldivler eski Devlet Başkanı Muhammed Naşid bir nevi isyan öneriyor, “Yoksullar dış borçlarını ödemesin” diyor. Ülkenin demokratik seçimlerle iş başına gelen ilk lideri olan Naşid’e göre tarihi emisyon hacimleriyle tazminat hesabı yapmak provokasyondan başka işe yaramaz. Artık olan oldu, - kendi ülkesi bakımından suya batmamak için - önümüze bakmamız gerekiyor. Sanayileşmiş ülkelerin tabii ki sorumluluğu var, ancak kimseye kulak verdikleri yok. Dünyayı etik kurallar değil ekonomi yönetiyor; “O halde bir araya gelelim, kimse kusura bakmasın borçlarımızı ödemiyoruz diyelim…”

Naşid’in planına destek veren 20 ülke var, borçlarının toplamı 685 milyar dolar. Bu para ödenmezse ilgili ülkeler ve küresel finans sistemi acaba nasıl etkilenir, tahmin etmek kolay değil.

Paranın konuşulduğu Şarm el Şeyh’e bugün ABD Başkanı Biden da teşrif ediyor. Daha sonra ASEAN Zirvesi için Kamboçya’ya, oradan da G20 Zirvesi için Endonezya’ya geçecek.

Cumhurbaşkanı Erdoğan Semerkant’taki Türk Devletleri Teşkilatı Zirvesi’ne gittiği için Şarm el Şeyh İklim Zirvesi’nde yok. Geçen yıl da güvenlik standartları uymadığı için Glasgow’daki COP26 Konferansı’nı pas geçmişti. Erdoğan, 14-16 Kasım’da Bali’de toplanacak G20 Zirvesi’ne katılacak.

COP27 Konferansı’nın 15-16 Kasım’daki Bakanlar Zirvesi bölümünde ise Türkiye’yi Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum temsil edecek.

Paylaşın
adscode

İlk Yorumu Siz Yapın

Gönder