15 Mayıs’ta Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı, muhalefetin Meclis çoğunluğunu aldığı bir Türkiye’ye uyandığımızda en büyük sınavı seçimi kazanan muhalefet verecek.
Şu anda Millet İttifakı ve Emek Özgürlük İttifakı çatılarında bir araya gelen birbirinden farklı tüm partilerin ortak hedefi var; var olan siyasal sitemin değişmesi, siyasal alanın genişlemesi, demokrasi, özgürlük ve adalet sağlamak.
Kemal Kılıçdaroğlu da bu büyük hedefin siyaseten seçilmiş temsilcisidir.
Bu hedefin gerçekleşmesi için öncelik sadece seçimi kazanmak değil sonrasında da bugüne kadar olduğu gibi kendi içlerinde bu birlikteliği sürdürmek.
Bu birlikteliğin sürmesi bugüne kadar muhalefette el yordamıyla keşfedilen siyasetin, elde edilecek siyasal imkanlarla ete kemiğe büründürülmesidir.
Çünkü bu süreç Türkiye için gerçek anlama siyaset yapılmasıdır. Ve önemli olan bu sürecin kesintisiz sürdürülerek siyasetin kurumsallaşmasının sağlanmasıdır.
Siyasetin olmaması kabaca var olan siyasi partilerin toplum için değil, devlet için, devletin çizdiği sınırlar içinde siyaset yapması halidir.
***
Bu neden önemli. Önemli çünkü, sıkça ifade ettiğim gibi Türkiye’de istisnai dönemler dışında kitle partileri siyasi meşruiyetini daima devletten almışlardır. Bunu sağlayan da esas olarak devletçiliğin yarattığı rantın paylaşımı olmuştur.
Bu kitle partileri kendilerini evrensel ölçülerde siyaseten anlamı olmayan “sağ-sol” hatta “merkez sağ” – “merkez sol” şeklinde tanımlamışlardır. Burada kullanılan “merkez” açıkça ifade edelim ki; devletçiliğin kendisidir.
Partilerin kendilerini farklılaştırmaları da esas olarak devletin sınırını çizdiği laiklik, temel hak ve özgürlükler ile muhafazakârlık, milliyetçilik savunusu noktasında olmuştur. İlk gruptakiler merkez sol, ikinci gruptakiler ise merkez sağ partiler olmuştur.
Bu açıdan Türkiye’de siyasi partilerin içinde olduğumuz düzen içinde kendilerine “solcu”, “sağcı” demeleri fazlasıyla anakronik.
Bu, bu kavramların siyaseten değerlerini yitirdiklerinden değil, Türkiye’de, i) “Siyaset”in kurumsallaşmasından, ii) siyaseten açıklayıcı olamamasından kaynaklanmaktadır.
Çünkü siyasetin olmadığı yerde partileri kendilerine sağcı ya da solcu demeleri anlamsızdır.
Gönder