adscode
adscode
adscode

Suriye iç savaşında stratejik kırılma

GÜVENSAM Genel Koordinatörü Cihad İslam Yılmaz Suriye'de Esed rejimi karşıtı silahlı grupların, Halep ve İdlib illerinin ardından devam eden ilerleyişini ve stratejileri analiz etti.

Suriye iç savaşında stratejik kırılma

İşte Cihad İslam Yılmaz'ın "Suriye iç savaşında stratejik kırılma" başlıklı yazısı;

Suriye iç savaşında Halep, stratejik önemi nedeniyle hem rejim güçlerinin hem de muhalif grupların odaklandığı başlıca bölgeler arasında yer aldı. Bu üç şehirdeki operasyonların tarihsel arka planı, iç savaşın dinamikleri ve muhalif grupların sahada elde etmek istedikleri askeri hedeflerle şekillenmiştir.

Halep, Suriye’nin kuzey ve orta kesimlerinde kritik bağlantı noktalarını oluşturuyor. İç savaşın başlangıcından itibaren rejim muhalifi gruplar bu bölgelerde aktif hale gelirken, rejim güçleri de bu alanları kontrol altında tutmayı öncelikli bir hedef olarak benimsedi.

Muhalifler için bu bölgeler, rejimin lojistik hatlarını kesmek ve kuzeydeki muhalif kontrolündeki alanları genişletmek açısından hayati öneme sahiptir. Şehrin doğu kesimleri uzun süre muhaliflerin kontrolünde kaldı ve uluslararası toplumun dikkatini çeken yoğun çatışmalara sahne oldu. Benzer şekilde, Hama ve Humus, rejimin başkent Şam ile kuzeydeki kontrol noktalarını bağlayan stratejik yollar üzerinde yer alıyor.
Muhalif grupların bu bölgelerde operasyon başlatmasının ardında çeşitli nedenler yatmaktadır:

Askeri Strateji: Muhalifler, rejimin güçlü olduğu Şam ve kıyı bölgelerinin bağlantısını kesmeyi ve rejim güçlerinin kuzeye erişimini sınırlamayı hedefliyor.

Siyasi Mesaj: Özellikle uluslararası arenada rejimin zayıflığını göstermek ve muhalefetin sahadaki gücünü kanıtlamak amacıyla bu tür geniş çaplı operasyonlar düzenleniyor.
Karşılık Operasyonları: Rejimin İdlib, Halep ve çevresine yönelik artan saldırılarına bir yanıt olarak bu operasyonlar başlatılmıştır.

HEDEFLER VE STRATEJİLER

Kontrol Alanlarını Genişletmek: Muhalifler, rejim kontrolündeki bölgeleri ele geçirerek hem lojistik hem de siyasi üstünlük sağlamayı amaçlıyor.

Psikolojik Etki: Rejim güçleri ve destekçilerine karşı güçlü bir mesaj vermek ve moral üstünlük kazanmak hedefleniyor.

İnsani Yardım Koridorları: Bazı muhalif gruplar, bu operasyonlarla siviller için güvenli alanlar oluşturmayı ve insani yardım akışını sağlamayı amaçladıklarını belirtiyor.
Bu operasyonlar, yalnızca sahadaki güç dengelerini değiştirmekle kalmayıp, aynı zamanda Suriye iç savaşının geleceği üzerinde de belirleyici bir rol oynama potansiyeline sahiptir.

Hama, Humus ve Halep, Suriye iç savaşında hem coğrafi hem de siyasi açıdan kritik bölgeler olarak öne çıkmaktadır. Bu şehirler, hem rejim hem de muhalif gruplar açısından hayati derecede önemli askeri ve politik avantajlar sunmaktadır.

SURİYE İÇ SAVAŞINDA STRATEJİK KIRILMA 

Hama, Suriye'nin merkezinde yer alarak ülkenin kuzey ve güney bölgelerini birbirine bağlayan önemli bir geçiş noktasıdır. Şehir, özellikle Şam’dan kuzeye, Halep ve İdlib’e uzanan ana tedarik yolları üzerinde stratejik bir konuma sahiptir. Bu nedenle, Hama üzerindeki kontrol, lojistik üstünlük sağlamak ve kuzeydeki muhalif ilerlemelerini engellemek açısından kritik öneme sahiptir.

Askeri Avantajlar: Hama’nın kontrolü, rejim için kuzeydeki birliklerine destek sağlama imkanı tanırken, muhalifler için rejimin lojistik hatlarını kesme fırsatı sunmaktadır.
Politik Avantajlar: Şehrin düşmesi, rejimin merkezî bölgelerdeki otoritesine darbe vurabilir ve muhaliflere önemli bir moral kazandırabilir.
Humus’un Stratejik Önemi

Humus, Suriye’nin en büyük şehirlerinden biri olup Şam ile Tartus limanı arasındaki bağlantıyı sağlaması açısından önemlidir. Şehir, hem rejim güçlerinin hem de muhaliflerin ekonomik ve askeri hedefleri açısından merkezi bir rol oynamaktadır.
Askeri Önemi: Humus, rejim için Akdeniz kıyısındaki müttefiklerinden gelen lojistik desteği başkente ulaştıran bir köprü işlevi görmektedir. Muhalifler için bu hattın kesilmesi, rejimin ikmal zincirini zayıflatabilir.

Ekonomik Önemi: Humus aynı zamanda enerji kaynakları ve endüstriyel tesisler açısından zengin bir bölgedir. Bu kaynaklar üzerindeki kontrol, savaşın ekonomik maliyetini azaltmada önemli bir rol oynayabilir.

HALEP’İN JEOPOLİTİK KONUMU VE SEMBOLİZMİ

Halep, Suriye'nin ekonomik başkenti ve ülkenin kuzeyindeki en büyük şehirlerden biri olarak iç savaşın en önemli cephelerinden biri olmuştur. Şehir, hem rejim hem de muhalifler için bir sembol niteliğindedir.

Askeri Önemi: Halep, Türkiye sınırına yakınlığı sayesinde, muhaliflerin dış destek alabileceği önemli bir lojistik noktadır. Aynı zamanda rejim için, kuzey bölgelerinde otoritesini koruma çabasının temelini oluşturmaktadır.
Politik Önemi: Halep’in kontrolü, uluslararası toplumun gözünde savaşın genel seyrini etkileyen bir zafer ya da kayıp olarak görülmektedir. Bu nedenle, her iki taraf da Halep’i kazanmak için yoğun çaba göstermektedir.

Halep, yalnızca Suriye’nin değil, aynı zamanda Ortadoğu’nun en önemli şehirlerinden biri olarak öne çıkar. Tarihi İpek Yolu üzerinde yer alan bu şehir, binlerce yıl boyunca ticaretin, kültürün ve medeniyetin merkezi olmuştur. Osmanlı İmparatorluğu döneminde önemli bir ticaret ve üretim merkezi olan Halep, bugün de jeopolitik konumu ve stratejik önemiyle dikkat çekmektedir.

Halep, Suriye’nin kuzeyinde yer alarak Türkiye sınırına yakınlığıyla dikkat çeker. Bu durum, şehri hem ticaret hem de askeri açıdan kritik bir konuma taşır. Türkiye’ye açılan kapı olması, hem rejim hem de muhalif güçler açısından kontrol edilmesi gereken bir bölge olmasını sağlamaktadır. Ayrıca, Halep, Suriye’nin iç bölgelerine ve diğer büyük şehirlere bağlantı sağlayan stratejik yolların kesişim noktasındadır.

Halep, geçmişte Suriye’nin sanayi ve ticaret merkezi olarak biliniyordu. Şehir, tekstil, sabun ve zanaatkârlık ürünleriyle bölge ekonomisine önemli katkılar sağlamıştır. Ancak savaş yıllarında şehir büyük bir yıkıma uğramış ve bu rolünü kaybetmiştir. Halep’in yeniden kontrol edilmesi, bu ekonomik potansiyelin tekrar harekete geçirilmesi anlamına gelmektedir.

Halep, kuzeydeki çatışmaların merkezi konumunda yer alırken, rejim ve muhalifler arasında sürekli el değiştiren bir şehir olmuştur. Şehir üzerindeki hâkimiyet, Suriye’nin kuzeyinde ve özellikle İdlib’deki güç dengelerini doğrudan etkiler. Ayrıca, Halep’i kontrol eden taraf, kuzey Suriye’nin diğer bölgelerine yönelik operasyonlarda önemli bir avantaj elde eder.

Halep, Esed rejimi için "direnişin sembolü" olarak lanse edilirken, muhalifler açısından rejime karşı mücadelenin güçlü bir simgesi olmuştur. Şehir üzerindeki kontrol, hem ulusal hem de uluslararası düzeyde bir zaferin ifadesi olarak görülmektedir.

Halep’in kontrolü, yalnızca bir şehir üzerinde güç kazanmak anlamına gelmez; bu, Suriye’nin kuzeyinde stratejik bir üstünlük elde etmek ve uluslararası aktörlerin dikkatini çekmek anlamına gelir. Bu nedenle, Halep’in yeniden odak noktası olması, sadece Suriye için değil, tüm bölge için kritik bir gelişme olarak değerlendirilmektedir.

BÖLGESEL KRİZLERİN ESED REJİMİNE ETKİSİ 

Rusya, Suriye iç savaşına doğrudan müdahil olarak Esed rejiminin en güçlü destekçisi haline gelmişti. Bu süreçte rejimin ayakta kalmasını sağlayan hava operasyonları ve askeri danışmanlık, büyük ölçüde Rusya tarafından yürütüldü. Ancak, 2022’de başlayan Ukrayna Savaşı, Moskova’nın önceliklerini köklü bir şekilde değiştirdi ve Suriye üzerindeki etkisini sınırladı.

Rusya, Ukrayna’daki askeri operasyonlarını sürdürebilmek için kaynaklarını ve personelini diğer bölgelerden çekmek zorunda kaldı. Suriye’de konuşlu Rus askerlerinin bir kısmı Ukrayna’ya kaydırıldı. Bu durum, Suriye’deki rejim güçlerinin hava desteği ve lojistik açıdan zayıflamasına yol açtı. Ukrayna savaşı nedeniyle Batı’nın Rusya’ya uyguladığı ekonomik yaptırımlar, Moskova’nın dış operasyonlarını finanse etme kapasitesini büyük ölçüde azalttı. Suriye’deki askeri operasyonlar ve destek mekanizmaları, Rusya için maliyetli bir yük haline geldi.

Ukrayna’daki savaş, Rusya’nın uluslararası arenada itibar kaybetmesine yol açtı. Moskova, Suriye’ye yönelik destek politikasını sürdürebilmek için hem Batı’dan hem de bölgedeki diğer aktörlerden gelen eleştirilerle karşı karşıya kaldı. Bu durum, Rusya’nın diplomatik manevra alanını daralttı.

Rusya’nın Suriye’deki askeri varlığını azaltması, Esed rejimini ciddi bir şekilde zayıflatmıştır. Rejim, Moskova’nın sağladığı kritik desteği kaybetmesiyle birden fazla cephede mevzi kaybetmeye başlamıştır. Rusya’nın hava operasyonlarının azalması, rejimin muhalif güçlere karşı elde ettiği üstünlüğü kaybetmesine yol açtı. Özellikle Halep, Hama ve Humus bölgelerinde rejim güçleri, muhalif saldırılar karşısında savunmasız kaldı.

Rusya’nın sahadaki danışmanlık ve lojistik desteğinin azalması, rejimin operasyonel kapasitesini büyük ölçüde sınırladı. Rejim güçleri, koordinasyon ve stratejik planlama konusunda ciddi zorluklar yaşamaya başladı.

Rusya’nın Suriye’deki varlığının azalması, bölgedeki diğer aktörlerin etkisini artırdı. Özellikle Türkiye, muhaliflerin desteklenmesi ve bölgesel denklemin yeniden şekillendirilmesi konusunda önemli adımlar attı. İran ise rejime olan desteğini artırmaya çalışsa da ekonomik krizler nedeniyle bu desteği sınırlı kaldı. Rusya’nın çekilmesiyle birlikte rejim, özellikle kuzey ve orta Suriye’de kontrol ettiği bölgelerde hızla mevzi kaybetmeye başladı. Muhalif güçler, bu boşluğu değerlendirerek birçok stratejik noktayı ele geçirdi.

Rusya’nın Suriye’deki etkisinin azalması, sadece Esed rejiminin zayıflamasıyla sınırlı kalmamış, aynı zamanda bölgedeki güç dengesini de derinden etkilemiştir. Bu durum, hem muhalif güçlere hem de bölgesel aktörlere yeni fırsatlar sunarken, rejimin geleceğini daha da belirsiz hale getirmiştir.

İran, özellikle ABD’nin uyguladığı ağır ekonomik yaptırımlar ve düşük petrol fiyatları nedeniyle ekonomik olarak ciddi bir baskı altına girmiştir. Bu durum, İran’ın Suriye’ye gönderdiği mali ve askeri yardımları sınırlamıştır. İran’ın Suriye’deki askeri varlığını sürdürebilmesi için ihtiyaç duyduğu finansman daralmış ve bu da rejimin Esed’e olan desteğini doğrudan etkilemiştir. İran’ın ekonomik gücündeki azalma, Suriye’deki faaliyetlerini daha sürdürülebilir kılabilmek için daha az kaynak ayırmasına yol açmıştır.
İran uluslararası alanda daha fazla yalnızlaşmış, özellikle Batı ve Arap ülkelerinin baskıları ile karşı karşıya kalmıştır. Ayrıca, bölgede artan rekabet, özellikle Suudi Arabistan ve İsrail ile yaşanan gerilimler, İran’ın dış politikasını daha fazla yönlendirmesine engel olmuştur. İran’ın dış baskılar ve iç sorunlar karşısında Suriye’deki hedeflerini kısıtlaması, Esed rejiminin de zayıflamasına neden olmuştur.

Rusya ve İran arasındaki stratejik uyumsuzluklar, Esed rejiminin durumunu daha da kötüleştirmiştir. Özellikle Ukrayna Savaşı nedeniyle Rusya’nın Suriye’ye ayırdığı dikkat ve kaynaklar azalmışken, İran da ekonomik krizi ve iç siyasi problemleri nedeniyle Suriye’ye olan desteğini kısıtlamıştır. Bu durum, Esed rejiminin dış destek açısından giderek daha fazla yalnızlaşmasına yol açmıştır.

Hizbullah, özellikle Nasrallah’ın liderliğinde, Suriye iç savaşında önemli bir rol oynamış ve Esed rejiminin en güçlü destekçilerinden biri olmuştur. Ancak, Nasrallah’ın ölümü ve Lübnan’a askerî birliklerin çekilmesi, Hizbullah’ın askeri kapasitesini ve bölgesel etkisini önemli ölçüde zayıflatmıştır.

Nasrallah’ın ölümünün ardından, Hizbullah, Lübnan’da artan iç siyasi gerginliklere karşılık olarak, askeri birimlerinin bir kısmını Suriye’den geri çekmeye başladı. Bu, Hizbullah’ın, Suriye’deki stratejik varlığını ve Esed rejimine verdiği askeri desteği azaltması anlamına geliyordu. Lübnan’daki iç güvenlik sorunları, Hizbullah’ı kendi sınırlarında daha fazla meşgul etti ve böylece Suriye’deki operasyonel kapasitesinin zayıflamasına yol açtı.

Hizbullah, İran’ın Suriye’deki askeri gücünün önemli bir parçasıydı. Lübnan’a kaydırılan askeri güçler, İran’ın Suriye’deki lojistik desteği ve müdahalelerinde azalmaya yol açtı. Bu durum, Suriye’deki İran yanlısı güçlerin daha da zayıflamasına ve Esed rejiminin dış destek bulmada güçlük çekmesine neden oldu.

İsrail ile Hizbullah arasında imzalanan ateşkes, Hizbullah’ın Suriye’deki güç dengesini önemli ölçüde etkiledi. Nasrallah’ın ölümünün ardından, Hizbullah’ın Suriye’deki askeri varlığı ve stratejik tutumu değişti ve bu durum, Esed rejiminin savunma kapasitesini olumsuz yönde etkiledi. Hizbullah’ın bölgedeki savaş kapasitesindeki zayıflama, Esed rejimi için kritik olan kuzey ve güney Suriye hattındaki savunma mevzilerinin zayıflamasına yol açtı. Rejimin özellikle güney Suriye'deki kontrolü, bu stratejik kayıplarla sarsıldı.

 

adscode

İlk Yorumu Siz Yapın

Gönder